Tarih hocası, "Bugün Uyanmışlar ve Canavarlar'ın tarihi hakkında konuşacağız," dedi.

"Bildiğiniz gibi, biz Uyanmışlar 112 yıl önce güçlerimizi kazandık ve canavarlara karşı büyük bir savaş başlattık. Bu olayların ardından 'Canavarlar Kıtası' olarak adlandırdığımız yeni bir kıta oluştu."

Canavarlar Kıtası, savaşlar nedeniyle oluşan yeni bir kıtaydı. Oraya tek başına gitmek ölümden başka bir şey getirmezdi. S seviyeli Uyanmışlar bile tek başına sorun yaşayabilirdi. Aynı zamanda babamı öldüren canavarın geldiği yerdi.

"Bu kıta, Pasifik Okyanusu'nun tam ortasında bulunuyor. Ne kadar Uyanmışlar gitmeye çalışsa da, hep yaralı bir şekilde geri döndüler."

Sınıftan bir öğrenci söz istedi:

"Orada S seviyesinden bile güçlü canavarlar mı var?"

"Kesinlikle öyle. Bu yüzden insanlar 112 yıl boyunca Canavarlar Kıtası'nı yok edemedi. Dünya seviyesine ulaşmış Uyanmışlar tarafından oluşturulan sınır bölgelerimiz sayesinde canavarları tutabiliyoruz."

Öğretmen sınıfta gözlerini gezdirerek, "Sizce şu ana kadar en güçlü Uyanmış kimdi?" diye sordu.

Bir öğrenci, "Dünya seviyesindeki Uyanmışların bir numarası Jonathen Grey," dedi.

Öğretmen tatlı bir gülümsemeyle yanıtladı, "Evet, olabilir. Jonathen Grey, 112 yıllık Uyanmışlar tarihinde en güçlü olanı olabilir."

Sınıftaki herkes zaten Jonathen Grey'in en güçlü olduğunu biliyordu, ben de dahil, ama öğretmene baktığımda sanki yanlış bir cevap vermişiz gibi görünüyordu.

"Ama bana kalırsa en güçlü Uyanmış Jonathen Grey değil," dedi.

Sınıfta aniden bir sessizlik oldu. Aniden bir öğrenci söz istedi, "Jonathen Grey’den daha güçlü biri var mı? Eğer öyle biri olsaydı, şu ana kadar haberimiz olmaz mıydı?"

"Hiç ilk Uyanmış olan Diego Lima ismini duymuş muydunuz?" dedi.

Diego Lima'yı daha önce hiç duymamıştım, etrafıma baktığımda diğerlerinin de benim gibi kafalarında soru işaretleri vardı.

Öğretmenden söz isteyip:

"Hocam, ilk Uyanmış olan Diego Lima'yı hiç duymadık. Hatta ilk Uyanmış hakkında bir kaynak bile yok. Eğer öyle biri olsa, çoktan haberimiz olmaz mıydı?" dedim.

"Evet, haklısın, çünkü Diego Lima hakkındaki bilgiler dün ortaya çıktı," dedi.

"Bugün Uyanmışların tarihine baktığımızda, 112 yıl önce Yırtıklar meydana geldiğinde dünya nüfusunun çoğu katledilmişti. İşte o sırada Diego Lima ortaya çıkmıştı. İnsanüstü güçleri kazanan ilk insandı ve en güçlüsüydü. İnsanların kaderini değiştiren birisi olmuştu."

Diego Lima demek, insanların şu anki haline gelmesinde büyük rol oynamış biri. Acaba daha önceden bilip de açıklamadılar mı, yoksa gerçekten son birkaç günde mi öğrendiler? Neyse, beni pek bağlamaz gerçi.

Ders biter bitmez esneyerek, "Sonunda son dersten çıktım ve bu lanet olası yerden kurtuldum," diye düşündüm. Ama hiç beklemediğim bir şey yaşandı.

Yang Jiho aniden yanıma gelip beni zorla bir yere götürmeye çalışıyordu.

Ryu: "Yang Jiho, b-bu sefer ne oldu?" (Siktir, neden bu kadar sinirli bakıyor bana? Kötü bir şey de yapmadım.)

Yang Jiho: "Hmmm, bu sefer ne oldu mu... hehe, sadece canımı sıktın."

Ne! Ama bugün hiç onun canını sıkacak bir şey yapmadım?!

Zorla beni terk edilmiş bir inşaat alanına getirdiler, neden? Ben kötü bir şey yapmadım, ne yapacaklar bana?

Yang Jiho: "Hahaha, bak nasıl titriyor."

Arkasındaki üç arkadaşı da bana gülmeye başladı.

Yang Jiho: "Hey... cidden ne yaptığını bilmiyor musun? O zaman sana anlatayım."

Korkular içindeydim çünkü daha önce bu kadar sinirlendiğini görmemiştim.

Yang Jiho: "Bugün tarih dersinde çok bilgili gibi davrandın."

Ha!! Bunun için mi yapıyor! Sadece derse katıldım, o kadar. Bunun için mi dayak yiyeceğim!

Yang Jiho: "Senin gibi Uyanmamış birinin Uyanmışlar hakkında bir şey söylemesi rahatsız etti beni."

Yang Jiho tekrar o çirkin şeytansı gülüşünü yaparak:

Yang Jiho: "Bunu sadece Uyanmışların ismini lekelememek için yapıyorum, hahahahahah!"

Yang Jiho avucunun içinde parlak alevlerden bir top oluşturdu.

Yang Jiho: "Bak Ryu, bu senin gibi Uyanmamış olan bir eziğin anlayamayacağı bir güç."

Yang Jiho gözleri çılgına dönmüş bir şekilde bana bakıyordu, o kadar çok acı çektirmek ister gibi bakıyordu ki neredeyse bayılacak gibi hissettim.

Elindeki alevlerle bana vurmaya başladı. "AAA!" Cildimi yakan alevler her vuruşunda daha çok canımı acıtıyordu.

Yang Jiho: "HAHAHAHAHAHA hadi, bir daha öyle konuşsana Ryu! Hahahahaha, niye susuyorsun? Aynı sınıftaki gibi konuşsana!"

Neden böyle saçma bir sebepten dolayı işkenceye maruz kalıyorum? Ne hakaret, ne hor görme, hiç öyle bir şey yapmadım.

Neden bunları yaşamak zorundayım?

-Hey, acaba Jiho'yu durdursak mı?

-Dayak yemek istiyorsan sen bilirsin.

-Şey... boş ver.

Yang Jiho durmak bilmeden Ryu'ya alev toplarıyla saldırıyordu. Her seferinde vücudunda yanıklar oluşan Ryu, acı dolu gözyaşlarına engel olamıyordu.

Elindeki alevleri söndüren Jiho:

Yang Jiho: "Şu haline baksana, hahaha, sadece düşük seviyeli bir büyüydü, buna rağmen dayanamıyorsun bile."

"Kıyamam, bir de nasıl ağlıyor."

"Hey, şunun fotoğrafını çeksenize."

"Keke, tamamdır."

Yang Jiho: "Keke, bugünkü değerli zamanımı bu çöp parçası için harcadığıma inanamıyorum. Hehehe, hadi gidelim."

...

Ben... neden bunları çekmek zorundayım...

1 saat sonra...

Tch, lanet olası Jiho! Yanıkları iyileştirmek doktor için bile uzun sürdü. İyi ki doktoru annemi aramaması için ikna edebildim.

Ryu, evinin kapısını açar.

Ryu: "Ben geldim."

Mutfakta yemek yaparken annesi, sırtı dönük bir şekilde:

Anne (Seung Haru): "Hoş geldin oğlum."

Ryu: "Acıktım, yemek var mı?"

Anne: "Tabii ki, hemen sana en sevdi—"

Annem sırtını çevirir çevirmez yüzümdeki yara bantlarını görüp elindeki kimchi'yi düşürdü ve koşa koşa yanıma geldi.

Anne: "Yüzüne ne oldu böyle?!"

Anneme zorbalığa uğradığımı söyleyemem. Zaten hastayken bile benim için çok çalışıyor, onu daha fazla yoramam.

Annemin ellerini tutarak:

Ryu: "Merak etme, sadece düştüm."

Anne: "Gerçekten mi? Sanki kavgadan çıkmış gibisin."

Ryu: "(Gülümseyerek) Merak etme anne, sen hiç beni kavga ederken gördün mü?"

Annem az da olsa inanmış gibiydi. Bu fırsatı kullanıp, "Ben odamda biraz dinleneceğim," deyip paçayı kurtardım. Ama daha ne kadar devam edeceğim, daha ne kadar anneme yalan söyleyeceğim, daha nereye kadar hep dayak yiyeceğim...

Ben sadece sizin gibi güçlerim olmadığı için neden bu kötü bir şeymiş gibi bana böyle davranıyorsunuz?

O gün Seung Ryu, odasında bir saate yakın ağlamadan duramadı. Ama belki bu, Seung Ryu için güçlenmek adına önemli bir adımdır.

1 saat sonra...

Annemle ben sessizce yemeklerimizi yiyorduk. Ne ben konuşuyordum ne de o. Sadece arada sırada bana bakıp duruyordu. En sonunda merakına yenik düşüp konuşmaya başladı.

Anne: "Okulun nasıldı?"

Ryu: "Aynı, değişen bir şey yok."

Anne: "Peki arkadaşlarınla aran nasıl?"

Ryu: "Aynı, değişen bir şey yok."

Anne: "..."

(Bugün kesin bir şey oldu. Normalde her gün eve hep mutlu gelirdi ama diğerlerine göre bugün kötü bir şey olmuş gibiydi.)

Ryu: "... Anne, neden beni doğurdunuz?"

Anne: "He! Neden aniden böyle bir şey soruyorsun ki?"

O zaman kendi kendime çok sinirlenmiştim, artık içimde tutamıyordum tüm bu öfkemi, istemeden annemin üzerine kustum.

Ryu: "(Sinirli bir şekilde) NEDEN BENİ DOĞURDUNUZ? BELKİ DOĞMASAYDIM BU KADAR ACIYA MAĞRUZ KALMAZDIM!"

Anne: "RYU!!"

Ryu: "BENİ TAKİP ETME!"

Kapıyı sertçe kapattıktan sonra Seul'ün sokaklarında dolaşmaya başladım. Anneme o kadar bağırmama rağmen onun bir suçu yoktu, böyle doğmamın onun suçu değildi.

Dişlerimi sıkarak, "SİKTİR!" diye bağırdım. Etraftakiler bana deli gözüyle bakmaya başladı.

Ryu: "NEDEN... NEDEN BÖYLE OLMAK ZORUNDAYDI?

NEDEN BEN DE DİĞERLERİ GİBİ UYANMADIM? NEDEN!!"

Bir yandan bağırırken bir yandan gözyaşlarımı tutamadım. Çok utanç vericiydi.

(Patlama Sesi)

Ne?! O ses de neydi?

"Kaçın!!"

"İmdat!!"

Neler oluyor? Niye herkes kaçıyor?

(Patlama Sesi)

Patlama mı?!

"Kaçın!!"

Ryu: "Hey, neler oluyor?"

"Bırak beni, görmüyor musun? İki tane hapishane kaçağı şehirde kargaşa çıkarıyor."

Ryu: "Kaçak mı?!"

"Bırak beni!"

Sorular sorduğum adam hızla uzaklaştı. Cidden kim Seul'de kargaşa yapacak kadar aptaldır ki?

BÖLÜM NOTU

2. Bölümü nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyom




user

Ağa niye Kore'de geciyo yav türk novel değil mi geçsin bı istanbul İzmir civarı bı yer fln

user

Türk novellerde daha bilindik Türkçe sehir ve isimlerin tercih edilmesi taraftariyim bende

user

Bir kaç yazım hatası dışında gayet iyiydi.

user

bölüm için teşekkürler

Novebo discord sunucusu